Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Kemal Okuyan, TKP’nin Sesi kanalında Gündem programına katıldı. Okuyan’ın Filistin konusunda kim ne kadar samimi? İsrail ile Filistin’i din mi ayırıyor? Hain kime denir? Altılı Masa’da kim kime ihanet etti? başlıklarına dair soruları yanıtlandığı programdan satır başları şöyle:
Ortada din kavgası yok sınıf kavgası var
İsrail’in Filistin’e dönük saldırısının nedeni din kavgası mıdır sorusunu yanıtlayan Okuyan, ortada adlı adınca bir sınıf savaşımı vardır diyerek bölgede yaşananlara dair TKP’nin değerlendirmesini aktardı:
“Evet İsrail ve katledilen Filistin halkı farklı dinlerden ama ortada bir din kavgası yok, adlı adınca bir sınıf kavgası var. Bir tarafta ağırlıklı olarak yoksullar, emekçiler ve işsizler var. Diğer tarafta da sadece İsrail’in ve Yahudi sermayesinin değil, başka tekellerin de desteğini alan bir İsrail var.
Burada bir sınıf kavgası var. Bu sınıf kavgasında bölge devletlerinin ilkeli bir tutum alması imkânsız. Bölgede muazzam bir rekabet var bu rekabet yalnızca İsrail ve diğer ülkeler arasında değil.
Çeşitli düzeylerde İsrail karşında duran ya da durur gibi yapan ülkelerin kendi aralarında rekabet var. Suudi Arabistan’ın İran’la, İran’ın Türkiye ile Türkiye’nin Suudi Arabistan’la Mısır’la arasında rekabet var. Dolayısıyla yakından bakınca çok yönlü katmanlı bir rekabet ortamı var. Çünkü ilkeler, ideolojiler filan söz konusu değil. Bu ülkelerin egemen sınıflarının çıkarları doğrultusunda bir dış politika arayışı var.
İsrail’e eleştiri yönelten ve tavır almaya başlayan Rusya, düne kadar İsraille dostluk konusunda ataktı. Bugün dünyada yalnızca ABD’nin Avrupalı ülkelerin İsrail’i kayıtsız şartsız desteklemesi değil mesele, İsrail’in karşısında duran da sağlam durmuyor buna Türkiye da dahil. “
İşgale karşı mücadelede kim ne yapıyorsa o iyi yapıyordur
Hamas’ın İsrail’in projesi olduğu ve bugün süren katliamın bir danışıklı dövüş olduğu değerlendirmelerine dair konuşan Okuyan, bu eksik bir bilgidir diyerek, Hamas’in ilk yıllarında önünün açılmasının nedeninin, Filistin’deki devrimci örgütlerin önünü kesmek olduğunu ifade etti.
“Bugünün dünyasında devrimci değilseniz kalıcı dostluk ya da düşmanlık diye bir şey yoktur. Bu işin din savaşı olarak sunulması, savaşın iki tarafı için de avantajlı ama gerçek bu değil. Türkiye de ısrarla bunun bir din meselesi olarak göstermek istiyor.
Filistin halkı içinde öne çıkan bir örgütün liderinin öldürülmesinin ardından yas ilan edilmesine itiraz etmek Türkiye Komünist Partisi’ne düşmez. Biz Hamas’ın ideolojik siyasi çizgisiyle kavgalıyız ama başından beri ısrarla vurguladık, mesele bizim Hamas’la mesafemiz değildir. Mesele Filistin halkının direnişidir. Bu direnişe şu anda önderlik eden bir örgütün karakteri yüzünden, direnişe sırtımızı dönemeyiz.
Türkiye’de de laik duyarlılığı olan yazarlar yaşananları medeniyetle barbarlık arasındaki mücadele gibi göstermeye çalışıyorlar. İsrail’e baktıklarında ne görüyorlar gerçekten? Öldürülen sivillerin büyük bölümünün İsrail ateşi ile öldürüldüğü ortaya çıktı, bunlar belgelendi.
Burada büyük bir psikolojik savaş var, TKP burada milim oynamayacak, biz burada laiklik kavgası, aydınlanma kavgası veririz buradan milim oynamayız ama Filistin halkının mücadelesinin üzerine leke düşürülmesine izin vermeyiz.
TKP’nin Hamas’ın ideolojik ve siyasi çizgisini desteklemek buna kefil olmak gibi bir tutumu olamaz. Filistin direnişinin ön saflarına ne yazık ki Hamas gibi islamcı örgütler yerleşti, oturup bunu sorgulamamız gerekir. Sadece İsrail önüne açtı diyerek sıyrılamayız, devrimci hareketler bazı hatalar yaptı, seküler laik kesimde yolsuzluk çürüme hâkim oldu. Bazı Filistinli siyasetçiler gelen fonların paylaşımından zenginleşti, kimisi de işbirlikçi oldu ne yazık ki.
Bizim burada muhatabımız Filistin’deki devrimci öznelerdir ve onlar da Hamas’la hareket ediyorlar, arzu ederiz ki komünist özneler güçlensin Hamas zayıflasın, bu kadar nettir bu bizim için.”
AKP’nin Filistin gözyaşı samimi değildir
AKP’nin Filistin sorununa yaklaşımına dair konuşan Okuyan, AKP’nin tüm uluslarası meselelere yaklaşımında dinselleşmeyi ve sermaye sınıfının çıkarlarını gözeterek hareket ettiğine değindi.
“AKP geniş bir coğrafyada benzer bir dinsel motif içinde hareket eden siyasi aktörlerle etkileşim içinde ve onlara hamilik yapmaya çalışıyor. Bu öznelerle ekonomik ilişki kuruyor ve din adı altında bu pragmatik hamlelerinizi gizliyor. AKP’nin tabanının büyük ölçüde samimi olduğunu söylenebilir ama AKP’nin Filistin meselesine yaklaşımı tamamen pragmatiktir.
AKP yeni-Osmanlıcı politikalarla bölgede hegemonik bir güç haline gelmeye çalışıyor, stratejisini güncelleyerek revize ederek sürdürüyor. Buradaki özneleri kendi adına Suriye’de Irak’ta askeri güç olarak hareket ettiriyor. Bu adımların en önemli ayaklarından biri de Türkiye sermaye sınıfının yayılmacı eğilimleridir.
Türkiye açısından İsrail’le olan gerilim sahtedir diyemeyiz ama bunun nedeni Filistin halkı, mücadelesi değildir, AKP’nin kendi ajandasıdır.
Tüm bunlara rağmen AKP’nin Filistin meselesindeki tutumu bazı muhalefet partilerinden daha iyidir. Türkiye’de biraz cesaret bulsalar, biraz meşruiyet elde etse İsrail tarafında olacak gazeteciler, siyasetçiler var ne yazık ki”
Ortada ihanet yok bunun olacağı belliydi
İç politikaya dair soruları da yanıtlayan Okuyan, Akşener’in Kılıçdaroğlu’na ithafen söylediği “ölene kadar minnettar olacağım” sözlerini unutup dava açma hazırlığı içinde olmasıyla ilgili de değerlendirmede bulundu.
“O masada kimler vardı, masayı CHP’nin kurduğunu varsayalım kimleri davet etti? Davutoğlu, Babacan, Akşener, Demokrat Parti, Saadet Partisi. Türkiye’nin yakın tarihinde ne yaptıkları ortada ve ne yapacakları belli olan toplam. Bu noktadan sonra ihanete uğradım diyemezsin, bunlar neyse o. Örneğin Meral Akşener’in misyonunda hiçbir değişiklik yok ki.
İmamoğlu ile Kılıçdaroğlu arasında bir yakınlaşmadan söz ediliyor kime karşı Özel’e karşı. Başka bir yakınlaşmadan da söz ediliyor İmamoğlu’yla Soylu arasında, ne kadar gerçektir bilemeyiz ama küçük küçük sinyaller var. Ne alaka hani İmamoğlu bir milli tehditti. Nereden çıktı bu yakınlaşma? Neye karşı? Ortada ilke yok, aslında bunların hepsi temelsiz olduğu için bir günde unutulabilecek şeyler.
Bu masa kurulurken, bu masada oturan Sivas Katliamı’nın sanıkları, Türkiye’de faili meçhul cinayetler döneminin baş aktörü olan Akşener ya da başka partiler yarın AKP ile birlikte mecliste oy kullanırlar ya da içlerinde önemli bir bölümü AKP’ye geçerse şaşırmayın dediğimiz zaman, Cumhuriyet Halk Partisi’nin bazı yöneticileri sosyal medyadan “uğursuz çeneni kapat” diye bize laf sokmaya çalışıyordu. Biz onlara siz o masaya niye oturdunuz demedik, o masanın çöp olduğunu söylediğimizde bize kızdıkları için yanıt verdik. Yoksa kendi tercihleri, hepsi düzen partisi zaten ister 6’lı masa kursunlar ister 60’lı… Ama halkı aldatmaya kalktıklarında biz dur demek zorundayız. Nasıl kandırıyorlardı halkı “efendim değiştiler, aman bi görseniz” eleştiriye biraz ara verin diyorlardı bize. Biz sizin masanıza karışmıyorsak siz de bizim eleştirimize karışamazsınız.
Ne oldu şimdi “ihanet” ee bunun olacağı belliydi. Türkiye’yi özgürleştirmek için Davutoğlu ile Babacan’la yürümek gerekir dediler. Meral Akşener 20 yıl, 10 yıl önce de 5 yıl önce de şimdi de aynı. Ben ihanet sözcüğünü doğru bulmuyorum çünkü ortada güven veren bir masa yoktu.
Düzen siyaseti dediğimiz şey sadece politika üretmiyor, para da üretiyor. Bugün yerel yönetimler muazzam bir para kaynağı. Onun dışında devlet ihaleleri var, krediler, teşvikler var. Bunun dışında kalan bir düzen partisi var mı? Parayla satın alınma deyince sadece rüşvet anlaşılmasın bunlar da var işte. Bu siyasetçiler kendilerine “iş insanı” diyor ağırlıklı olarak. Patronlar işte, kendi çıkarları ile anladıkları siyasetin çıkarlarına göre konumlanıyorlar.”