1990 Türkiye Güzeli ve haber sunucusu Jülide Ateş; naif, zarif kadın siluetini koleksiyonlarına taşıyan ünlü tasarımcı Mehmet Köymen’in uzun yıllardır sürdürdüğü sosyal sorumluluk projeleri kapsamında, “Anne ve Bebek Sağlığı Vakfı” yararına gerçekleştirilen “Mehmet Köymen 2024 La Diva Koleksiyonu” defilesinden parçalar giydi. MAG Aralık sayısı için özel olarak kamera karşısına geçen Ateş, proje hakkındaki duygularını ve gençlere tavsiyelerini verdi.
Anne ve Bebek Sağlığı Vakfının öğrencilere eğitim bursu yararına gerçekleştirilen defilede Mehmet Köymen 2025 Haute Couture’dan parçalar giyen, sosyal sorumluluk kavramını, güçlü ve bilinçli bir toplum için son derece önemli bulduğunu ifade eden Jülide Ateş “Bir anlamda vatandaşlık bilinci, birey olmanın gerekliliği, birlikte hareket edildiğinde, örgütlenildiğinde bu bağlamda daha güçlü olunacağını düşünüyorum; zira hiçbirimiz hepimizin bildiğini bilemeyiz, birlikten güç doğar. Bu bağlamda eğitim konusunda özellikle destek vermeyi, eğitimi; Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi mezunu biri olarak çok önemsiyorum. Her şeyin eğitimle başlayacağını düşünüyorum fakat bu konuda maalesef ülkemizin güzel bir sınav vermediğini düşünüyorum. Sıfır ila altı yaş grubundaki çocukların eğitimi konusunda çok zaman kaybettiğimizi, yedi yaşın da çok geç olduğunu düşünüyorum. Keşke sıfır ila altı yaştan itibaren çocuklarımıza; soru soran, sorgulayabilen, ezbere dayanmayan, ikinci ve hatta üçüncü yabancı dilin içinde olduğu, bütün dünya perspektifinin, felsefenin, mantığın müfredatta olduğu bir öğretim sunabilsek; fakat maalesef bunu başaramıyoruz. Bu konuda daha çok kat etmemiz gereken yol var. Anne ve Bebek Sağlığı Vakfının bu konudaki çabaları, çocuklarımıza olan eğitim desteği beni çok mutlu ediyor. Keşke bu tür sosyal sorumluluk projelerini çoğaltabilsek.” dedi.
MAG’a özel röportajında güzellik yarışmasına katılmak, televizyon ve sosyal medyada yer almak isteyen gençlere dair altın değerinde tavsiyelerde bulunan Jülide Ateş “90’ların güzellik yarışması anlayışı ile bugününki çok fark ediyor. Değerler, bakış açısı, sosyolojik dinamikler, hepsi çok değişti, yerinden oynadı. Dolayısıyla, bizim girdiğimiz yıllarda ülke temsili açısından çok önemliydi fakat şimdi kişilerin yeteneklerini ifade edebilecekleri o kadar çok değişik nitelikli programlar doğdu ki ülke temsili de buralara sıkışmadı. Bu olumlu bir gelişme. Ben elli üç yaşındayım, şu an yıllar içerisinde güzellik anlayışım çok değişti; daha demlendi, daha derinlik kazandı. Tabii ki on dokuz yaşın psikolojisiyle bakmıyorum. Kendi kızım olsa yarışmaya sokmazdım ama girenleri de kınamıyorum, çünkü bu bir bakış açısıdır. Televizyon ve sosyal medyada yer almak isteyen gençlere de tavsiyem; söylediklerini içselleştirmeleri… Ne kadar samimi, ne kadar gerçek olurlarsa bu, seyirciye o kadar geçiyor. Seyirci çok zeki aslında. Hep derim; sporculuk da, sanat da, aslında torpil kabul etmeyen meslekler, çünkü milyonların gözü önündesiniz. Nasıl iyi bir futbolcu torpille sahaya çıkamayacaksa, siz çıksanız dahi otuz dört yıl kalamazsınız. İç donanımınız, eğitiminiz, değerleriniz, aileniz, yaşam tarzınız hepsi bir bütündür; özellikle ekran karşısındaysanız bunların bütünüdür.”