BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, “Suriye’yi bölmek isteyen İsrail emellerine ulaştı. Suriye’nin kuzeyinde terör devleti kurmak isteyen ABD emellerine ulaştı. Suriye’yi istikrarsızlaştırmak isteyen emperyalizm emeline ulaştı. Ben buna bakıyorum ve sizin o çok derin, çok müthiş, hiç kimsenin göremediğini gören devlet aklınız var ya, aklını ABD’ye kiraya verdi. Ne yazık ki ancak ve ancak Amerika’nın ve İsrail’in çıkarları için hareket eden bir hükümetimiz var” dedi.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş Uşak’ta partisinin 9. Olağan İl Kongresine katıldı.
Halil İbrahim Çakın’ın yeniden il başkanı seçildiği kongrede konuşan Hüseyin Baş, Suriye’de Esad döneminin sona ermesi üzerine dikkat çekici değerlendirmeler yaptı.
Hüseyin Baş şunları söyledi;
‘ABD ve İsrail emellerine ulaştı’
“Bugün şunu görüyorum; Suriye’yi bölmek isteyen İsrail emellerine ulaştı. Suriye’nin kuzeyinde terör devleti kurmak isteyen ABD emellerine ulaştı. Suriye’yi istikrarsızlaştırmak isteyen emperyalizm emeline ulaştı. Ben buna bakıyorum ve sizin o çok derin, çok müthiş, hiç kimsenin göremediğini gören devlet aklınız var ya aklını ABD’ye kiraya verdi.
“Bir Esad gitti bin tane Esad getirecekler senin başına”
2003’te Amerika Irak’a girdi. Ne faydanıza oldu? Irak’ta Saddam idam edildiğinde aynı şekilde davullar zurnalar çalındı. Sonuç? Bakın size çok enteresan bir anektodu aktarayım; Hasan El Jaburi Saddam’ın heykelini balyozla kıran adam. Bu adam aradan yıllar geçiyor diyor ki ‘O meydandan her geçtiğimde utanıyorum’ diyor. Neden? ‘Bir Saddam gitti bin Saddam geldi’ diyor. Ben Saddam’ı da savunmuyorum, O da verecek hesabını, bu başka konu ama sen benim coğrafyama, benim komşuma bin tane Saddam getirmek için beni bir tane Saddam’la tehdit ediyorsun ve bizim o derin devlet aklımız da ‘Evet, bu tehlikeli bir adam’ diyor. Bugün Esad’ı sevsen de sevmesen de eğer ona zalim diyorsan haberin olsun kardeşim; bir Esad gitti bin tane Esad getirecekler senin başına.
“Irak’ı üçe böldüler. Suriye’nin de dörde bölünmesi söz konusu”
Irak’ı üçe böldüler. Suriye’nin de dörde bölünmesi söz konusu. Ne olacak? Ne olacak ya, ne olacak? Bugün olaya şöyle bakın; Irak’ı Osmanlı’dan koparan, Suriye’yi Osmanlı’dan koparan, bütün Arap yarımadasını Osmanlı’dan koparan İngiliz’di. Onların başına İstedikleri adamları getiren İngiliz’di. Şimdi bu kadar işi İngiliz yaptı ve sen de bana diyorsun ki, ‘Biz de İngiliz’in kurduğu oyunu bozduk, onları geri indirdik.’ Geç o işi, geç o hikayeyi…
“Ne yazık ki ancak ve ancak Amerika’nın ve İsrail’in çıkarları için hareket eden bir hükümetimiz var”
Ne yazık ki ancak ve ancak Amerika’nın ve İsrail’in çıkarları için hareket eden bir hükümetimiz var. Unutmayın arkadaşlar; Hani denir ya ateş düştüğü yeri yakar. Evet, ateş düştüğü yeri yakar ama ateşin şöyle bir özelliği var; yayılır ve büyür. O ateş düştüğü yeri yaktıktan sonra yayılır gelir ve seni de yakar. Bak, aklını başına al, gelir seni de yakar. Şimdi sizi türlü bahanelerle, hikayelerle uyutmak isteyecekler ve ‘Biz Suriye’nin kuzeyinde asla bir terör yapılanmasına ve devletine müsaade etmeyiz’ diyecekler. Batılı ülkelerin hepsi sıraya girmiş, ‘Suriye’deki bütün muhalif gruplarla iletişim halindeyiz’ diyor. Kim bu muhalif gruplar; HTŞ, El Kaide, ÖSO, YPG. Adamlar YPG ile de irtibat halinde. Sayın Bahçeli, ‘Öcalan gelsin Meclis’te Dem Grubunda konuşsun, silah bıraktıklarını açıklasın’ dedi. O gün, ‘Öcalan silah bırakma çağrısı yapacak da YPG silah bıraktığını açıklayacak mı? Sen ne yapmaya çalışıyorsun, ne anlatmaya çalışıyorsun?’ dedim. Bugün o söylediklerimiz tek tek hayata geçiyor.
“Bundan sonra ilk hedefleri İran olacak”
2024 enteresan bir yıl oldu. Bu yıl Nasrallah’ı yok ettiler, Hamas’ın lideri Haniye’yi yok ettiler. Şimdi bakın bunları tekrar ediyorum; seversin sevmezsin konu bambaşka bir konu. Konu şu; İsrail’e karşı öyle veya böyle bir mücadele vardı veya öyle görünüyordu neyse adı. Bu kadar adamı yok edenler Esad’ı bırakacak mı, bırakmayacak! Ama şu anda gördüğüm ilk adres İran olacak ve oraya gidecekler. Şimdiden söyleyeyim ben İran’ın birliği için de konuşacağım, ben İran’ın da Amerikan mandasına girmemesi için mücadele edeceğim. Ben bu mücadeleyi İran için değil, Amerika bu topraklara gelmesin diye yapacağım. ABD bu topraklara ne için geliyor? Demokrasi getirecekmiş! Neyle? Füzeyle, bombayla! Dünyanın neresinde görülmüş bombayla demokrasi getirildiği. Başka neyle? Terörle, terör saldırılarıyla Amerika demokrasi getirecek! Bizimkiler de buna inanıyor, buna itibar ediyor.
“Tarih sevinenleri şöyle yazacak: ABD, İsrail ve Türkiye”
‘Esad insin’, tamam Suriyeliler indirsin. Niye Amerikan hapishanelerinden kaçkın olan, ömür boyu hapisten çıkma ihtimali olmayan adamları hapisten çıkarıp böyle sakallar bıraktırıp terör yaptırdınız o zaman orada, niye onlar yaptı, neden? Bıraksaydınız Suriye’nin halkı karar verseydi. Türkiye’nin komşusuysa Türkiye bağımsız bir şekilde konuya müdahil olsaydı! Tarih bugünleri yazacak ve bugün 8 Aralık 2024…. Tarih ‘sevinenleri’ yazacak. Sevinenler kim? Onlar ABD, İsrail ve Türkiye…. Bu da size dert olsun. Bu ateş Türkiye’yi yakar. Bakın artık gözümüzü açmak zorundayız ama biz anladık ki; bu hükümette iş yok. Bunlar bir şeyi beceremeyecek, göz möz açamayacaklar. Belki de gözleri kapalı olduğu için değil başka yerlere bakmaları istendiği için bu olayları göremeyecekler.
“Nihai hedef Türk’ün parçalanmasıdır”
O zaman biz millet olarak bir şey yapmamız lazım. Ne yapmamız lazım? Önümüzdeki en büyük tehlike ve problem nedir? Hemen yanı başımızdaki ülkelerde gördük. Ne yaşanıyor? Ülkeler parçalanıyor. Bakın önce bu coğrafyaları Türk’ten kopardılar sonra bunları kendi içlerinde parçalamaya başladılar. O zaman nihai hedef nedir? Dönün Osmanlı zamanlarından bugüne gelin anlayın meseleyi. Nihai hedef Türk’ün parçalanmasıdır.
“15- 20 sene içinde devlet ve vatan diye bir şey bırakmayacaklar”
O zaman bizim diğer bütün ülkelerden farkımız neydi? Atatürk’tü, Mustafa Kemal Atatürk. O zaman biz millet olarak bu süreçte çok sıkı bir şekilde Mustafa Kemal Atatürk’e sarılacağız. Önümüzde 18 Mart Çanakkale Zaferi var. Onu öyle bir kutlamalıyız ki millet olarak bütün dünyaya birliğimizi göstermeliyiz. 19 Mayıs’ı öyle bir kutlamalıyız ki bütün dünyaya ‘Biz bir milletiz demeliyiz’ 23 Nisan’ı öyle bir kutlamalıyız ki bütün dünyaya ‘Biz tek milletiz’ demeliyiz aksi halde bizi birbirimize kırdıracaklar, kavga ettirecekler, birbirimize düşürecekler ve tek çözümün birbirimizden uzaklaşmak, ayrılmak olduğunu dayatacaklar. Bunları belki 2025’te bize dayatmayacaklar, belki 2026 ya da 2027’de de değil. Ama 10, bilemedin 15 – 20 sene içinde benim gibi olan insanların çocukları genç yaşlarına ve çağlarına geldiğinde artık devlet ve vatan diye bir şey bırakmayacaklar. Bu mücadeleyi kazanmanın tek bir yolu var; bütün bir millet olarak birbirine sarılmak, birbiriyle iyi geçinmek, birbirinin hatasını değil güzelliklerini görmek, birbirini ötelemek değil birbirini sımsıkı sarılarak kendine çekmektir.”